Türkiye ekonomisi, 2025 yılının ikinci çeyreğinde enflasyonla mücadele ve sürdürülebilir büyüme hedefleri doğrultusunda kritik bir dönemden geçiyor. Son açıklanan veriler, ekonomide bazı olumlu gelişmelerin yanı sıra dikkat edilmesi gereken risklerin de var olduğunu gösteriyor.
Merkez Bankası’nın sıkı para politikaları ve hükümetin aldığı tedbirler sayesinde, enflasyon oranlarında geçen yılın aynı dönemine kıyasla hafif bir düşüş yaşandı. TÜİK tarafından açıklanan verilere göre, yıllık enflasyon oranı yüzde 35 seviyelerinden yüzde 28’e geriledi. Bu düşüş, tüketici fiyatları üzerindeki baskının azaldığını ve halkın alım gücünde kısmi bir iyileşme yaşandığını işaret ediyor. Ancak, bu seviyelerin halen yüksek olduğu ve ekonomik istikrar için daha fazla önlem gerektiği uzmanlar tarafından vurgulanıyor.
Öte yandan, sanayi üretimi ve ihracat rakamları Türkiye ekonomisinin dayanıklılığını ortaya koyuyor. İhracat tarafında özellikle otomotiv, tekstil ve elektronik sektörlerinde ciddi artışlar kaydedildi. Türkiye’nin ana ticaret ortaklarıyla yaptığı anlaşmalar ve küresel piyasalardaki iyileşme, ihracatı destekleyen faktörler arasında yer aldı. Uzmanlar, bu trendin devam etmesi halinde ekonomik büyümenin ivme kazanabileceğini belirtiyor.
Hükümet ise yatırım ortamını iyileştirmek ve girişimciliği desteklemek amacıyla çeşitli reform paketleri hazırladı. Yabancı yatırımcıların Türkiye’ye ilgisini artırmak için yasal düzenlemeler ve teşvikler devreye alındı. Ayrıca, KOBİ’lere yönelik finansman kaynakları artırılarak iş dünyasının daha sağlıklı bir yapıya kavuşması hedefleniyor.
Ancak, ekonomideki bazı riskler de göz ardı edilmemeli. Döviz kurlarındaki dalgalanma ve küresel ekonomik belirsizlikler, Türkiye ekonomisinin kırılganlığını sürdürüyor. Enerji fiyatlarındaki artış ise üretim maliyetlerini yükselterek enflasyon üzerindeki baskıyı devam ettirebilir. Bu nedenle, Merkez Bankası’nın para politikalarında dengeyi iyi kurması ve hükümetin mali disiplinini sürdürmesi büyük önem taşıyor.
Ekonomistler, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde büyüme ve istikrarı bir arada tutabilmesi için reformlara hız vermesi gerektiğini söylüyor. Eğitimden teknolojiye, altyapıdan enerjiye kadar birçok alanda yapılacak yatırımların, uzun vadede ekonomiyi güçlendireceği görüşü hakim. Ayrıca, sosyal politikaların güçlendirilmesiyle gelir dağılımındaki adaletsizliğin azaltılması ve toplumun genel refahının artırılması amaçlanıyor.
Sonuç olarak, Türkiye ekonomisi önemli fırsatlar ve zorluklarla karşı karşıya. Enflasyonun kontrol altına alınması, ihracatın artırılması ve yatırım ortamının iyileştirilmesi, ekonomik büyümenin anahtarları olarak öne çıkıyor. Önümüzdeki aylarda atılacak adımlar, Türkiye’nin ekonomik geleceği açısından belirleyici olacak.